Ovaryan Hiperstimülasyon Sendromu (OHSS) Nedir?

OHSS: Ovaryan Hiperstimülasyon Sendromu

Ovaryan Hiperstimülasyon Nedir?

OHSS, tüp bebek tedavilerinden sonra oluşabilen ve oldukça sıkıntılı bir klinik portre oluşturan bir durumdur. Ovaryan hiperstimülasyon, tüp bebek tedavisi esnasında uygulana ilaç tedavisi ile yumurtalıkların beklenenden fazla uyarılması ve yumurtalıkların içerisinde çok fazla folikül gelişmesi olarak özetlenebilir. Bu durum, yumurtalıkların şişmesine ve pelvik bölgede rahatsızlığa sebebiyet verdiği gibi, sistemik olarak da tüm vücudu kapsayan etkileri mevcuttur. Bu sistemik etkiler oldukça ciddidir. Kontrol altına alınmadıkça hayati risk taşıyan bir portre oluşturabilir. Bu sebepten ötürü, OHSS’nin oluşmaması için elden gelen tedbirler alınmalıdır. Bazen tüm tedbirlerin alınmasına rağmen yinde de OHSS durumu oluşabilir. Bu tür durumlarda, OHSS’nin etkilerini azaltmak ve bununla birlikte yumurtaların kalitesini de düşürmeden yumurtalıklardan toplamak için hassas bir denge kurulmalıdır.

Önlem alabilmek için, OHSS eğilimi bulunan hastaları ayırt edebilmek gerekir. OHSS eğilimli hasta grubu aşağıdaki gibi özetlenebilir:

1) Daha önceden tüp bebek veya diğer infertilite tedavileri esnasında hiperstimülasyon problemi yaşamış olan kadınlar

2) 25 yaşından genç ve yumurtalık rezervi oldukça fazla olan kadınlar (Örneğin Antral folikül sayısının 25 ve üzeri olması)

3) Biyokimyasal göstergeleri OHSS riskine işaret eden kadınlar

  • Bazal FSH seviyesi 5 mIU/mL’den düşük olan kadınlar
  • AMH seviyesi 5 ng/mL’den yüksek kadınlar
  • FSH/LH oranı 1’den küçük kadınlar (LH seviyesinin FSH seviyesinden oldukça yüksek olması)

4) Polikistik Over Sendromu (PKOS) tanısı konmuş kadınlar

Bu tür OHSS eğilimleri gözlemlenen ve risk grubu olarak adlandırılabilecek kadınların tüp bebek tedavi protokolleri bu doğrultuda hazırlanmalıdır. OHSS risk grubundaki kadınlara tüp bebek tedavi protokollerinde düşük dozda gonadotropin (FSH ve/veya LH hormonlarını içeren Gonal-F, Merional, Menopur, Menogon, Puregon gibi preparatlar) verilmesi uygun olacaktır. Yüksek dozda verilen gonadotropinler bu risk grubunda OHSS riskini oldukça artıracaktır. Bununla birlikte, OHSS oluşması durumunda, yumurta kalitesi de oldukça olumsuz etkileneceği için, hem hastanın genel sağlığı, hem de tüp bebek başarısı göz önünde bulundurulduğunda OHSS istenmeyen bir olgudur.

OHSS Bulguları ve Semtomları Nelerdir?

OHSS bulguları, tedavi esnasında belirebildiği gibi, yumurta toplama aşamasından sonra da belirebilmekte, hatta bazı hastalarda hamilelik oluşumu ile birlikte şiddetlenen bir seyir izleyebilmektedir. OHSS bulgularını hafif, orta ve şiddetli olarak 3 gruba ayırmak mümkündür. Genellikle çatlatma iğnesinden sonra klinik belirtiler ortaya çıkar. Bu yüzden, OHSS riski bulunan kadınlarda çatlatma iğnesinden önce gerekli önlemler alınmalıdır.

Eğer tüp bebek tedavisi esnasında yumurtalıklarda çok sayıda folikül gözlemlenirse, estradiol (E2) seviyesinin ölçülmesi, OHSS riskinin tespiti için oldukça önemlidir. Çatlatma iğnesi yapılmadan önce, eğer yumurtalıklarda 20’den fazla folikül izlenirse, E2 seviyesi belirleyici olacaktır. Buna göre:

E2 > 3,000 pg/mL –> Hafif OHSS riski

E2 > 4,000 pg/mL –> Orta şiddetli OHSS riski

E2 > 6,000 pg/mL –> Şiddetli OHSS riski

Hafif OHSS

Hafif OHSS bulgularında hafif bir karın şişkinliği ve bir miktar ağrı mevcuttur. Bununla birlikte ultrasound tetkikinde over genişliğinin 8-10 cm’den düşük olduğu gözlemlenir. Hafif mide bulantısı da gözlemlenebilir.

Orta Şiddetli OHSS

Orta şiddetli OHSS bulgularında karın şişkinliği, abdominal ağrı ve mide bulantısı gözlemlenir. Ultrasound tetkikinde over genişliği 10-12 arası olarak görünebilir ve overlerde bir miktar sıvı varlığı tespit edilir.

Şiddetli OHSS

Şiddetli OHSS bulgularında, yukarıdaki sıkıntılara ek olarak daha ciddi sorunlar da gözlemlenebilir. Bunlar:

  • Yumurtalıkların çok fazla büyümesi ve karındaki sıvının fazla olması durumlarında diyafram hareketleri kısıtlanacağı için nefes darlığı gözlemlenebilir.
  • Yüksek estrojen seviyesine bağlı tromboz ve kan pıhtılaşma riski oluşur.
  • Folikül sıvılarında yüksek miktarda vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) bulunması, şiddetli OHSS vakalarında vasküler geçişgenliği etkileyerek peritonyum boşluğuna sıvının sızmasını sağlar. Bununla birlikte, over ve çevresindeki damarlar fonksiyonlarını kaybederek sıvı sızdırırlar. Bu sıvı sızımı dolayısı ile vücudun sıvı dengesinde problemler oluşur. Sonuç, ödem, hipotansiyon ve hipovolemi olacaktır.
  • Damar geçişkenliği böbrekleri de etkileyeceğinden ötürü vücutta elektrolit dengesizliği oluşacaktır.

OHSS’ye Karşı Alınabilecek Önlemler:

Tüm bu risklerin önceden görülmesi ve tespit edilmesi sayesinde şiddetli OHSS kaçınılabilir bir durumdur. Kıbrıs Tüp Bebek Merkezinde, OHSS risk grubunda olan hastalarımızda aldığımız önlemler aşağıdaki gibidir:

1- Düşük dozda gonadotropin kullanımı

2- Uzun agonist protokol yerine antagonist protokolü kullanımı (uzun agonist protokoller çatlatma iğnesi olarak farklı alternatifler kullanımına müsade etmeyeceğinden dolayı risk grubundaki hastalar için bu alternatiflere müsade edecek antagonist protokolü daha uygundur). OHSS riski olduğu zaman standart ovitrel gibi çatlatma iğnesi yerine decapeptyl veya lupron çatlatmaları tercih edilir. Her hastanın durumu ayrı olarak incelenerek karar verildiği için standart bir protokol yoktur.

3- Risk grubundaki hastaların tedavi esnasında sıkça ultrasound takibinin yapılması ve fazla folikül görülmesi durumunda E2 seviyesinin ölçümü.

4- E2 seviyesinin şiddetli OHSS’ye işaret ettiği durumlarda coasting uygulanması. Coasting, E2 seviyesinin yüksek olduğu durumlarda, tüm ilaçları durdurup 1-2 gün beklemek anlamına gelir. Bu bekleme esnasında sıkça E2 seviyesi ölçülür ve şiddetli OHSS riski bertaraf edildiği zaman çatlatma iğnesi yapılır. Bu esnada, hastanın elektrolit dengesi için takviyelerde bulunulur. Coasting, en fazla 3 gün uygulanmalıdır. 3 günden fazla coasting uygulanması elde edilen yumurta sayısı ve kalitesini olduça düşürecektir.

5- OHSS riski olan hastalara tüp bebek tedavisi yerine aşılama önerilmesi ve clomid tedavisi uygulanması.

Tüm çabalara rağmen yine de OHSS olgusu oluşmuşsa ve hastayı rahatsız edecek seviyede ise, siklus iptali gündeme gelebilir. OHSS olgularında gebelik şansı oldukça düşecektir. Bu, sadece yumurta kalitesinin olumsuz yönde etkilenmesinden ötürü değildir. Sistemik etkiler, gebeliğe olumsuz bir ortam yaratacaktır. Bu yüzden, yumurta toplama işleminden sonra embriyoların oluşturulması ve dondurularak sonraki bir tarihte embriyo transferi planlanması daha uygun olacaktır.

Siklus iptali ile birlikte hastanın elektrolit dengesini düzenleyici bir tedavi uygulanması gereklidir. Elektrolit dengesi düzenlenirken, gerekli görülen durumlarda fazla folikül oluşumundan dolayı vücuda sızan fazla sıvı da basit cerrahi müdahaleler ile aspire edilebilir. Douglas boşluğuna çok ince bir iğne ile girerek fazla sıvının aspire edilmesi metoduna kuldosentez ismi verilir. Kuldosentez ile fazla sıvının aspirasyonu da hastayı oldukça rahatlatır.

Daha fazla bilgi için bizlere ulaşabilirsiniz.

Doç. Dr. Savaş Özyiğit
Kıbrıs Tüp Bebek Merkezi

Ahmet Özyiğit, MD, MSc (Klinik Embriyoloji)
Ahmet Özyiğit, MD, MSc (Klinik Embriyoloji)
Yazılar: 9